Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın almış olduğu zorunlu karşılıkları artırma kararı piyasaları ikiye ayırdı. Bir taraf, kararı sıkılaşmanın devamı olarak değerlendirirken diğer bir taraf, politika faizi vasıtasıyla fazladan bir sıkılaştırmaya gidilemediği için bu kararın alındığını düşünüyor. TCMB’nin zorunlu karşılıklarda her vadede 200 baz puan artış yapması piyasaları ikiye ayırdı. Goldman Sachs ve MUFG gibi kurumlar, alınan bu kararın merkez bankasının normal bir faiz artışı ile sıkılaştırmaya gidemediği için aldığına yorumlanabileceğini vurgularken diğer görüşler, bu kararın merkez bankasının yaptığı faiz artışının etkisini güçlendirmek için alındığını düşünüyor.
Zorunlu Karşılık Kararı Daha Sıkı Bir Para Politikası İçin Destekleyici
MUFG’nin Gelişen Piyasalar Araştırma Müdürü olan Ehsan Khoman, “Aktarım mekanizmasını daha verimli bir hale getirmek için alınan zorunlu karşılık kararı daha sıkı bir para politikası için destekleyici.” dedi. Söz konusu kararın piyasalarca, TCMB’nin politika faizi yoluyla sıkılaştırma yapamadığı ve bu sebeple rezervler yoluyla bir sıkılaşma yaptığı yönünde algılanabileceğini de vurgularken Khoman, “Türk Lirası’nda çarşamba günü yaşanan düşüş bunun bir göstergesi.” şeklinde konuştu.
Aralarında Murat Ünür’ün de bulunduğu Goldman Sachs International analistleri ise paylaştıkları açıklamada, bazı piyasa katılımcılarının bu kararı merkez bankasının normal bir faiz artışı ile sıkılaştırmaya gidemediği için attığı yönünde düşünebileceğini belirttiler.
“Karar piyasalarda soru işareti yaratmış olabilir”
Rabobank’ın Gelişen Piyasalar Stratejisti olan Piotr Matys, TCMB’nin TL’yi desteklemek amacıyla bütün araçları kullanmaya hazır olduğunun altını çizerek, “ABD Hazine tahvillerindeki yükseliş ve Berat Albayrak’ın yeniden göreve döneceğine dair spekülasyonlarla artan TL oynaklığı, TCMB’yi TL’yi desteklemek için politika faizine ek olarak fazladan bir likidite sıkılaştırması yapmak zorunda bırakmış olabilir.” dedi. Zorunlu karşılık kararını değerlendirmeye alan Econs Danışmanlık’ın Kurucu Ortağı olan Ferhat Yükseltürk ise “Bu son açıklamalar ister istemez acaba erken faiz indirimine gidicez mi? Faiz artırmaktan ziyade zorunlu karşılıklarla, şu anda yan yollarla kurları kontrol altında tutmak için bir aksiyon alınmaya mı çalışılıyor? gibi soru işaretleri yaratmış olabilir piyasalarda.” şeklinde konuştu.
“Zorunlu değil sorunlu”
Oanda’nın Kıdemli Piyasa Analisti olan Craig Erlam, alınan zorunlu karşılık kararının geleneksel sıkılaşma politikaları ile uyumlu olduğunu ve kararı geçmişte olan politikalarla kıyaslamak için daha erken olabileceğini ifade etti. “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski hazine ve maliye bakanı ile ilgili açıklamaları endişe yaratabilir ama şu an bir sonuca varmak için erken ve bunun gerçekleşeceğine dair bir kanıt yok.” şeklinde konuşan Erlam, yüksek enflasyona karşı bu tür sıkılaşmaların daha yaygın hale gelmesi gerektiğini belirtti.
Bürümcekçi Danışmanlık’ın Kurucusu olan Haluk Bürümcekçi ise karara yönelik “zorunlu değil sorunlu” başlığı altında bir açıklama paylaştı. Bürümcekçi paylaşımında, “Son PPK toplantısında faizi sabit bırakan TCMB’nin ekonomik aktivitenin güçlü seyrini yavaşlatma amaçlı olarak makro ihtiyati sıkılaşmayı tercih etmesi, piyasa oyuncuları tarafından eski dönemde olduğu gibi faiz silahını kullanmak yerine yan yolları tercih ediyor algılamasını güçlendirebilir.” dedi.
Karar neleri değiştirdi?
TC Merkez Bankası, zorunlu karşılıklarda her vadede 200 baz puan artışı yapma kararı verdi. Resmi Gazete’de yayımlanan karar doğrultusunda, yurtdışı banka mevduatları ve katılım fonları dışında bir sene ve bir seneden uzun vadeli mevduat/katılım fonları için zorunlu karşılık oranı %3 olurken, bir seneye kadar vadeliler için %4, vadesi 6 aya kadar olanlar için ise %6 oldu. Yurtdışı bankaların da içinde olduğu mevduat ve katılım fonlarında zorunlu karşılık oranları bir seneye kadar %8 oranında olurken, 3 seneye kadar vadelilerde %5,5 oranında oldu. 3 seneden uzun vadelilerde ise zorunlu karşılık oranları %3 olarak değiştirildi.