UNESCO’nun Dünya Geçici Miras Listesi’ndeki Kızılırmak Deltası yağışların azalması sebebiyle kuruma tehlikesi yaşarken, şimdi de deniz suyu tehlikesi ortaya çıktı. Prof. Dr. Yusuf Demir, deltada su seviyesinin riskli kabul edilen seviyenin bile altına düşme noktasında olduğunu ifade etti. Demir, alttan deniz suyu girişinin, deltanın tuzlanmasına ve biyolojik hayatın tamamıyla değişmesi riskini beraberinde getirdiğini bildirdi.
Samsun’a son 6 ay içerisinde beklenen yağmur ne yazık ki yağmadı. Samsun’un 19 Mayıs ve Bafra ilçe sınırları içindeki Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti birden fazla çeşitli bitki ve hayvan türü bulunuyor. Son birkaç ayda bölgeye yeteri miktarda yağışın düşmemesi ise bölgedeki sulak alanların kuraklık riski ile karşı karşıya kalmasına sebep oldu. Deltada suların çekildiği kısımlarda oldukça derin çatlaklar meydana geldi.
Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’nin Ziraat Fakültesi’ndeki Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Yusuf Demir, deltanın son durumu hakkında değerlendirmelerde bulundu ve yeni bir risk ihtimalini ileri sürdü. Demir, özellikle Samsun’un son 6 aylık süreç içerisinde doğru düzgün yağış almadığını söyledi. Alınan yağışların da yalnızca belli dönemlerde çok az miktarda olduğunu belirten Demir, bu durumu sulak alanlardaki su seviyelerinden ya da barajlardaki su seviyelerinden rahat bir şekilde gözlemlenebileceğini dile getirdi. Şu an Karadeniz’in dağlarına bulunan pınarların ve birçok su kaynağının kuruduğunu, çoğu su kaynağının yaz dönemindeki debinin bile altında olduğunu görmenin mümkün olduğunu vurgulayan Demir, bu noktada ciddi olarak endişelendiğini söyledi. Ocak ve Mart ayları arasında yeterli olacak kış yağışlarının alınması durumunda, belirli ölçüde yaşamakta olduğumuz sürecin tarıma, çevreye ve su kaynaklarına etkisini tolerans gösterme şansını yakalayabileceklerini uman Demir, içinde bulunduğumuz gidişatın hiç normal olmadığını sözlerine ekledi. Herkesin bu noktada duyarlı olması gerektiği bir sürecin içinde olduklarını vurgulayan Demir, yeterli yağışların alınması durumunda tarım yönünden belki belli ölçüde verim düşüklüğü yaşanma ihtimaline karşın yine de durumu kurtarabileceklerini vurguladı. Demir, her ihtimalin göz önünde bulundurulup bugünden başlayarak gereken önlemlerin alınmak zorunda olduğunu söyledi.
Su seviyenin düşmesi ile deltada yaşamını sürdüren su canlılarının florası açısından büyük bir risk taşıdığını bildiren Prof. Dr. Yusuf Demir, özellikle halihazırda bulunan su kaynaklarını korumak ve bu kaynakları gelecek günlere daha optimum seviyede taşımak zorunda olduklarını belirtti. Samsun’daki içme suyu kaynakları ve baraj suyu kaynaklarının su seviyelerinin uyarı vermeye başladıklarını bildiren Demir, bugün itibarıyla bir damla suyu bile koruyacak önlemleri vatandaşlar ve yönetenlerin alması gerektiğini vurguladı.
Samsun ilinde hem ülke için hem de dünya için önemli iki adet sulak alanın bulunduğunun altını çizen Yusuf Demir, bunlardan birinin Kızılırmak Deltası, diğerinin ise Ladik Gölü olduğunu söyledi. Bu bölgede Yedikır Barajının da olduğunu vurgulayan Demir, bahsi geçen üç sulak alanın da çok ciddi bir risk altında olduğunu dile getirdi. Demir, bugün Kızılırmak Deltası’nda su seviyesinin ciddi anlamda risk seviyesinin bile altına düşme noktasında olduğunu ve bu durumun hem orada yaşamını sürdüren su canlılarının florası açısından büyük bir risk teşkil ettiğini hem de çevredeki biyolojik ortam açısından risk teşkil ettiğini ifade etti. Yer altı suyu girişlerinin besleme noktasında yağışları beklediklerini dile getiren Demir, bundan sonraki süreç içerisinde toplum olarak daha duyarlı bir hale gelmemiz, özellikle Kızılırmak Deltası’nın içinde bulunduğu riskli durumun ortadan kaldırılabilmesi için gereken önlemlerin alınması gerektiğini sözlerine ekledi.
Bugün Kızılırmak Deltası için ikinci bir riskin daha olduğuna vurgu yapan Demir, alttan deniz suyu girişi ile deltanın tuzlanması ve biyolojik hayatın tamamen değişme tehlikesinin bulunduğunu bildirdi. Bu sebeple dolayı deltanın beslenmesinin gerektiğini belirten Demir; yağışlar, yukarıdan gelen taban suyu ve benzer sular ile uzun vadede sulak alanların korunmasına yönelik projelerin hayata geçirilmesi ve geliştirilmesinin gerektiğini ekledi.